İCRA İFLAS HUKUKU İLE YAZILARIMIZ

GECİKMİŞ İTİRAZ

Ödeme emrine itiraz için yasada öngörülen y e d i g ü n l ü k s ü r e içinde borçlu “önleyici nedenlerle” itiraz hakkını kullanamamışsa, kanun koyucu, kendisine -bu özrünü kanıtlama koşuluyla- bir başka olanak daha tanımıştır. Bu durumdaki borçlulara tanınan ve İİK. mad. 65’de düzenlenmiş olan bu olanak “g e c i k m i ş i t i r a z”dır.
İİK 65 maddesi;
(Değişik madde: 18/02/1965 – 538/35 md.)
Borçlu kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir.Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye ve mütaakıp fıkra için yapılacak duruşmaya taallük eden harç ve masrafları ödemeye mecburdur.

İtiraz üzerine icra mahkemesi ancak gecikme sebebinin mahiyetine ve hadisenin özelliklerine göre takibin tatilini tensip edebilir. Merci, tetkikatını evrak üzerinde yapar. Lüzumu halinde iki tarafı hemen davetle mazeretin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Duruşmaya karar verilmemesi halinde borçludan alınan masraflar kendisine iade olunur.

Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da istiyebilir. Bu takdirde tahkikata devam olunarak gerekli karar verilir.

Daha önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliği tarihinden itibaren alacaklı yedi gün içinde, merciden itirazın kaldırılmasını istemez veya aynı süre içinde 67 nci maddeye göre mahkemeye başvurmazsa haciz kalkar.

Yukarıdaki belirtilen madde gereğince borçlunun kusuru olmaması ve özürü nedeniyle itiraz etmemesidir.Yani Borçlunun zamanında itiraz etmesine engel olan hususun, borçlunun kusuruna dayanmaması gerektiği gibi, aynı zamanda borçlunun itiraz süresi içinde icra dairesine başvurmasını da önleyebilecek nitelikte olması gerekir.Bu duruma örnek verecek olursak kişinin ağır hasta olması yangın sel vs doğal bir afet gibi bir durumlar buna örnektir.

Geçikmiş itiraz ile usulsüz tebliğatı birbirine karıştırmamak gerekir.Geçikmiş itiraz değindiğimiz gibi borçlunun kusuru olmaksızın borca itiraz etmemesi olup usulsüz tebliğatta ödeme emrinin Tebliğat Kanunu ve Yönetmeliğine uygun yapılmamasıdır.

Geçikmiş itiraz engelin kalktığı tarihten itibaren 3 gün içerisinde İcra Hukuk Mahkemesine başvurularak yapılır.Bu süre engelin kaltığı tarihten itibaren başlar.İcra Hukuk Mahkemesinden dava acırken gecikmiş itiraz da nedeniyle borçlunun özürünü kanıtlayacak evrak ve belgeleri sunmak zorundadır.Varsa tanık yazılması gerekir. Mahkeme gecikmiş itirazı Basit yargılama usulüne göre inceler. Mahkeme dosyayı duruşmalı yapabileceği gibi dosya üzerinden inceleyip karar verebilir.Gerekirse tanıkta dinleyebilir.Borçlu borca itiraz edememesi sebebini her türlü delil ile ispat edilebilir.
Mahkeme borcunun özürünü geçerli olduğunu kabul etmezse davanın red kararı verir.Eğer özürünü geçerli olduğunu kabul ederse davayı kabul eder.Mahkemenin vermiş olduğu karar kesin olmayıp kararı taraflarca yani alacaklı davacı borçlu davalı tarafından istinaf edilebilir.

İcra Takibi ve Haciz

İlk olarak İcra Takibi ve Haciz i kavramlarını anlamak için ilk olarak bunun kaynağı olan borç kavramını açıklamak gerekir.Borç öncelikle varlığı hukuken kanıtlanmış bir yükümlülüktür. Borç, alacaklının borçludan isteme hakkının olduğu; borçlunun da yerine getirmek zorunda olduğu, “bir tek edimi” içine alan hukuki bir ilişkiyi ifade eder.
Bu borç para olacağı gibi bir şeyin yapılması veya yapılmaması da olabilir.Bu borcun durumuna göre değişir.Örneğin borç verilen bir paranın iadesi olabileceği gibi gürültü yapılmaması veya çocuk teslimi gibi durumlara olabilir.Borcun ne olduğunu anladığımıza göre borcun ne zaman icralık olur ona değinmek gerekir.Borçlu borcunu gerine getirmek için çeşitli yollarla uyarı ihtarname vs yollarla uyarıdan sonra devletin yolları ile borcun ifası için yollara başvurabilir.Bu duruma en iyi örnek icra müdürlüğüne giderek borçluya ödeme emri gönderilmesidir.Ödeme emri gönderilmesi için alacaklının TAKİP TALEBİ HAZIRLAMASI GEREKİR.
Takip Talebi
Takip Talebi dava da dava dilekçesi ne ise icra takibinde de dava dilekçesi takip talebidir.Takip talebinde icra dan ne istendiğini talep oluşturulmasıdır.
Takip talebi hazırlamak için ilk olarak ne tür bir takip yapılacağına karar verilmesi gerekir;
-İlamlı icra takibi
-Kambiyo senedine dayalı icra takibi
-İlamsız icra takibi karar verdikten sonra icra takibinin göre takip hazırlanmadır.
Takip talebinde sırası ile Alacaklının ismi soy ismi ve Tc numarası adresi borçlunun ismi ve soyismi varsa Tc si Talebin ne olduğu ve hangi haciz yolunu seçtiğini belirtimesi ile oluşturulan talep dir.
Ödeme Emri
Ödeme emri takip talebine bağlı olarak İcra Müdürlüğü tarafından hazırlanan evraktır. Bu evrakta borçlunun borcunu ne olduğunu ve nasıl ödeyeceğini itiraz edecekse nasıl nereye itiraz edeceğini belirtilen evraktır.
Halk arasında “eve icradan kağıt geldi” demektedir.Bu kağıt ille alacaklı borçludan bir şeyi ifasını yapılmasın veya yapılmamasını talep etmektedir.
Borçlu ödeme emri de yazıldığı gibi icra takibinin türüne göre 7-10 günlük süreleri içerisinde borçlu ifasını gerçekleştirilmesi gerekir.
Ödeme Emrine İtiraz
Ne kadar ödeme emrin de yazılsa bile farklı durumlarda (borçlu borcunu ödemesi borcun zamanaşımına uğraması veya borçlunun borcu olmadığı ) itiraz etmek ister.

İtiraz süresi

İtiraz süresi ödeme emrinde açıkça yazmaktadır.Bu süre icra takibin türüne göre değişir.
İlamlı icra takibine kural olarak itiraz edilmez ama takip talebinde veya ödeme emrinde yapılan bir hukuka aykırı durum varsa misal ilamda belirtilen alacağın kanuni faiz olmasına rağmen takip talebinde veya ödeme emrinde ticari faiz istenmesi gibi durumlarda icra hukuk mahkemesinde icra memurun işleminin iptali için şikayet yoluna başvurulması gerekir.
Kambiyo senedine dayalı icra takiplerde ödeme emrinde de yazıldığı gibi borçluya borcun yoksa veya imza borçluya ait değilse 5 gün içersinde İcra Hukuk Mahkemesine dava açmasın yoksa 10 gün içerisinde borcu ödenmesi gerekir.
İlamsız takiplerde borçluya kişiye tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde itiraz etmesi gerekir.Bu itiraz yazılı veya sözlü ilgili icra dairesine veya en yakın icra dairesine gidilerek yapılabilir.Eğer borçlu sözlü itiraz edecekse icra müdürlüğü bunu tutanağa bağlayarak tutanağı ilgili dosyaya veya farklı yerde ise ilgili icra müdürlüğüne gönderilir.
Takip süresinde yapılmışsa icra müdürlüğü karar alarak takibi durdurur.
Duran İcra Takibin Devamı için İtirazın Kaldırılması ve İtirazın İptali
Alacaklı duran takibin devamı için borçluya bir dava açması gerekir.Bu dava açması süresi takibin durduğunu kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde görevli ve yetkili mahkemelerde açmaldır.Görevli mahkeme alacağın ne olduğuna (taşınmaz fatura sözleşmeden vs kaynaklanan ) bağlı olarak değişir.Yetki yönünden ise genel yetkili kuralı davalının yani borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir.Bu hususda özel yetkili kurallarına dikkat edilmesi gerekir.
Borçlun itiraz sonrası duran takip bazı durumlarda İİK 68 maddesi 2 bendi de belirtilen evraklardan biri olması durumlar da ise İCRA TAKİBİN KALDIRILMASI davası açması gerekir.İtirazın iptali davasında ise süre 6 ay olup görevli mahkeme icra hukuk mahkemesidir.
Gerek itirazının kaldırılması ve itirazın iptalinde süreler olan 6 ay -1 yıllık süre HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER olup süreler TEBLİĞ DEN İTİBAREN BAŞLAR.Bu sürelere dikkat edilmesi gerekir.
Yukarıdaki belirtilen nedenler karmaşık ve uzmanlık gerektiği için Kapadokya Hukuk Bürosunda yardım almanızı tavsiye ederiz.

İlamsız İcra Takibi ve İtiraz

Alacaklı alacağını borçlu dan alması için mutlaka bir evrak veya belgeye dayanmasına gerek yoktur.Kanun koyusu alacaklıya çok geniş bir yetki vererek borcun sebebini belirterek takip talebini hazırlayarak icra müdürlüğün de ödeme emri hazırlatır. Elbette alacağı ispat eden sözleşme, taahhütname vs. evraklar var ise bunlar gelecekte alacağın ispatına yardımcı olacağından eklenmesi faydalı olacaktır.
İlamsız icra takipleri kural olarak genel yetki kuralı gereğince borçlunun ikametgahından açılması gerekir.Ama özel yetki durumlar olduğu durumlarda ise yetkili icra dairesi ona göre belirlenir.

İlamsız Takibine İtiraz

Kural olarak ilamsız takibe itiraz ilgili icra dairesine giderek sözlü veya yazılı olarak itiraz edilir.Takip yetkili icra dairesinde yapılmamışsa yetkili icra dairesini belirterek yetki itirazında da yapılabilir. Borçlu yetki itirazda bulunurken beyanen “Takip yetkisiz icra dairesinde başlatılmıştır. Yetkili icra dairesi … İcra Dairesi’dir. Bu nedenle yetkiye itiraz ediyorum” demeli ve takibin başlatılması gereken icra dairesini göstermelidir. Yani borçlu icra dairesinin yetkisine itirazda bulunurken yetkili icra dairesinin hangi icra dairesi olduğunu açıkça beyan etmelidir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi – 2016/26168 Esas 2017/12357 Karar)
Borcun aslına ve vasfına dair bir itirazı bulunmasa dahi yalnızca yetkiye de itiraz edilebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi – 2006/14593 Esas 2008/1315 Karar)
Borçlu borcun olmadığını düşünüyorsa sebep belirterek veya belirtmeksizin itiraz yapılır.Borçlu duruma göre borca itiraz kısmen veya tamamen yapılabilir.Borçlu borcunu kısmen ödemişse bunu belirterek de itiraz edebilir.
Borcun tamamına itiraz edilecekse tereddüte yer vermeyecek şekilde BORCUN TAMAMINA İTİRAZ edilmesini beyanı etmesi gerekir.Sadece itiraz ediyorum demek takibi durdurmaz.

CEZA HUKUKU İLE YAZILARIMIZ

Yağma sucu TCK nın 148 maddesinde nitelikli hali TCK 149 hafifletici hali ise TCK 150 maddesinde düzenlenmiştir.Yağma birleşik bir suç olup zilyetliği başkasına ait bir menkul malın “cebir” veya “tehdit” kullanılarak alınmasıyla olarak tanımlanabilir. Yargıtay içtihatlarına göre gayrimenkul mal yağma suçunun konusu olamaz.

Yağma TCK 148

(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.

(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.

 MADDE 148.– Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.
Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder.
Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür.
Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında senedin yağması düzenlenmiştir. Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi de yağma sayılmıştır. Senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerekir. Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı boşaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kullanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğurucu senet tanımına girer.
Maddenin son fıkrasında, mağdurun herhangi bir vasıta ile kendini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesinin, örneğin uyku ilacı ile uyutulmasının, yağmada cebir sayılacağı açıklanmıştır.

Nitelikli yağma TCK 149

(1) Yağma suçunun;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) (Değişik : 6545 – 18.6.2014 / m.64) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

h) Gece vaktinde,

İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

MADDE 149.– Madde metninde, yağma suçunun nitelikli hâlleri tanımlanmaktadır.
Birinci fıkranın (a) bendinde, yağmanın silâhla işlenmesi nitelikli bir hâl sayılmıştır. Silâhın cebir veya tehdit amaçlı olarak kullanılmasının bir önemi yoktur. Bu bakımdan, silâhın mağdura gösterilmesi veya yöneltilmesi suretiyle tehditte bulunulması ya da cebir aracı olarak kullanılması hâlinde, bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmolunacaktır.
Fıkranın (b) bendinde, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle yağma suçunu işlemesi hâlinde, cezanın artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Tanınmamak için tedbirler alınması hâlinde de bu bent hükmüne göre cezaya hükmolunacaktır. Tehdidin mektupla yapılması hâlinde, mektubun imzasız olması, korku salmış bir kimsenin ismi ile veya rumuzla yahut sahte imza ile imzalanmış olması, bu duruma ilişkin örnekleri oluşturmaktadır.
Fıkranın (c) bendine göre, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu nitelikli hâlin varlığı için, yağma suçunu iki veya daha fazla kişinin müşterek fail olarak işlemesi gerekir. İki veya daha fazla kişinin suçu birlikte işlemesi hâlinde bir iştirak ilişkisi vardır ve bu kişilerin hepsi müşterek faildir. Ancak, yağma suçunun iştirak hâlinde işlenmesine rağmen, müşterek faillik ilişkisinin bulunmadığı durumlarda, örneğin diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması hâllerinde, bu nitelikli unsur dolayısıyla cezada artırma yapılamayacaktır.
Bu hükmün kabulünde, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesinin mağdur üzerinde oluşturabileceği zorlayıcı etki göz önünde bulundurulmuştur.
Fıkranın (d) bendinde, yağma suçunun yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde işlenmesi nitelikli bir hâl sayılmıştır. Yol kesme hâlinde fiilin doğrudan doğruya mağdura karşı işlenmiş olması gerekir; yol kesme süresi kısa veya uzun olabilir.
Fıkranın (e) bendinde, yağma suçunun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
Fıkranın (f) bendine göre, yağma suçunun suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi, söz konusu suçun nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Örgütün suç işlemek maksadıyla meydana getirilmiş olması gerekir.
Bu nitelikli unsurun varlığı için, örgüte yarar elde etmek maksadıyla hareket edilmesi gerekir; ancak, örneğin yağma sonucu elde edilen paranın örgüte aktarılması şart değildir. Yarar deyiminin de geniş şekilde anlaşılması gerekir. Mağdurun böyle bir örgüte üye olmaya ve aidat ödemeye veya bağışta bulunmaya zorlanması hâlinde de, bu bent uygulanır.
Fıkranın (g) bendinde, yağma suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, failin suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılması kabul edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Daha az cezayı gerektiren hâl TCK 150

(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

MADDE 150.– Madde metninde, yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Bu hükme göre, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Böylece, Kanunda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 308 inci maddesinde tanımlanan ve “ihkakı hak” veya “kendiliğinden hak alma” diye ifade edilen suç tanımına ayrıca yer verilmemiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.

Konut Dokunulmazlığı 5237 sayılı TCK kanunun 116 Maddesinde yer almaktadır.Konut dokulmazlığının koruduğu hak kişi özgürlüğü ve konut hakkıdır.Kanun Koyucu Anayasanın 21 Maddesinde yer alan Konut Dokunulmazlığının korumaktadır.Suç KASTEN İŞLENEN BİR SUÇ OLUP TAKSİR İLE İŞLENEMEZ.

Konut dokunulmazlığının ihlali

 Madde 116-

(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (3) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Süfa Hakkı 

4721 sayılı Yasa’nın 732. maddesinde, paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşların önalım hakkını kullanabilmelerine olanak tanınmaktadır.

1. Yasal önalım hakkı
a. Önalım hakkı sahibi
MADDE 732Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.
b. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre

MADDE 733Cebri artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz.

Önalım hakkından feragatin resmi şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tabidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir.

Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.

Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.

c. Kullanılması

MADDE 734Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.

Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.

2. Sözleşmeden doğan önalım hakkı

MADDE 735Tapu kütüğüne şerh verilen sözleşmeden doğan önalım hakkı, şerhte belirtilen sürede ve belirtilen koşullara göre her malike karşı kullanılabilir. Kütükte koşullar belirtilmemişse taşınmazın üçüncü kişiye satışındaki koşullar esas alınır.

Şerhin etkisi her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.

Yasal önalım hakkının kullanılmasına ve vazgeçmeye ilişkin hükümler sözleşmeden doğan önalım hakkında da uygulanır.

3. Alım ve geri alım hakları

MADDE 736Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları, şerhde belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir.

Şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.